Olimpiyat tarihiyle ilgili birçok ilginç hikaye, birçok efsane anı vardır. Birçoğumuzun bildiklerinin yanı sıra, hem antik olimpiyatlardan hem de modern olimpiyatlardan çok fazla bilinmeyen, duymadığımız bir takım olaylar da aslında oldukça ilgi çekicidir. Biz de bunlardan 11 tanesini sizler için derledik. Umarım ilginizi çeker:

1. Antik Olimpiyat Oyunları’nın kaydedilen ilk galibi 180 metrelik Stadion yarışını kazanan Elis şehrinden Aşçı Coroebus‘tur. Bu ilk kayıt M.Ö.776 yılına aittir. İlk zamanlarda kadınların yarışmasının yasak olduğu olimpiyat oyunlarının ilk kadın kazananı ise M.Ö. 396 yılında Atlı araba yarışını kazanan Sparta kralının kızı Kynisca olmuştur. 40’lı yaşlarında olduğu söylenen Kynisca dört yıl sonraki olimpiyatlarda da aynı yarışı kazanarak bir başka önemli başarıya imza atmıştır.

Olimpiyat bayrağı
Olimpiyat bayrağı

2. Modern Olimpiyatların başladığı 1896 öncesindeki en ciddi olimpiyat projesi Yunan iş adamı Evangelos Zappas tarafından hayata geçirilmiştir. 1859’da ilki düzenlenip, Zappas öldükten sonra 3 kez daha organize edilen (1870,1875 ve 1888) ve Zappas Olimpiyatları olarak da bilinen oyunlara Yunanistan, Osmanlı Devleti ve Girit’ten sporcular katılmış olup, bu oyunlar modern olimpiyatlar fikrinin çıkmasında da oldukça etkili olmuştur.

3. Olimpiyat madalyası kazanan bilinen en yaşlı sporcu 1920’de atıcılıkta gümüş madalya kazanan İsveçli Oscar Swahn‘dır. 1908’de 60 yaşındayken 2 altın – 1 bronz, 1912’de 64 yaşındayken 1 altın – 1 bronz, 1920’de ise 72 yaşındayken ise 1 gümüş madalya kazanarak en yaşlı olimpiyat sporcusu ve kazananı unvanını elinde bulundurmaktadır. Swahn’ın madalya kazandığı atıcılık dalı ise “kaçan geyiği tek/çift elle vurma” yarışlarıydı. 

En genç madalya kazanan sporcunun ise 1900 Paris’te Fransa adına yarışan bir çocuk olduğu bilinmesine rağmen adı kayıtlarda yoktur. Fransızlar kayık yarışında dümenci tercihlerini, fazla ağırlık yapmasından diye bir çocuktan yana kullanmışlar ve bu şekilde yarışı 0.2 saniye farkla kazanmışlardı.

4. Bugün bildiğimiz olimpiyat bayrağı ilk kez 1920 – Anvers Olimpiyatları’nda dalgalanmaya başlamıştır. Lakin oyunlarında sonunda bayrağın bir sonraki ev sahibi Paris’e teslim edilmesi gerektiği sırada, bayrağın çalındığının farkına varılır. Faili meçhul bu hırsızlık senelerce belirsizliğini korurken, olaydan 77 sene sonra, Belçika’daki oyunlarda bronz madalya kazanan kule atlama sporcusu Haig Prieste, beş olimpiyat madalyalı yüzücü arkadaşı Duke Kahanamoku‘nun gaza getirmesiyle kuleye tırmanıp bayrağı çaldığı itiraf ederek, kendisinde bulunan yıllanmış bayrağı IOC’ye teslim eder. Bayrak şu an Lozan’daki Olimpiyat Müzesi’nde sergilenmektedir. 

5. 1972 Münih Olimpiyatları’nda erkekler maraton yarışının son metreleri oldukça ilginç anlara sahne oldu. Alman Atletizm Takımı’nın formasını giymiş olan 22 yaşındaki Alman öğrenci Nobert Sudhaus yarışın son 500 metresinde kulvara atlayıp stadyumda bekleyen seyircileri kısa süreli de olsa şaşkına çevirirken, güvenlik görevlerinin durumu fark etmesi sonrası kendi deyimine göre “eğlencesine” son vermek zorunda kalmıştı. Alman seyircilerin de kısa süreli madalya beklentisi bu şekilde son bulmuştu. 

6. Yine erkekler maraton… Bu kez birinci değil sonuncuları konuşacağız. 1968’de Tanzanyalı atlet John Akhwari dizinden ciddi şekilde sakatlanmasına rağmen, “ülkem beni yarışa başlamak için göndermedi” diyerek sekerek de olsa yarışı bitirmiş ve büyük alkış toplamıştı. 

Akhwari’den tam 28 yıl sonra Atlanta 1996’da ise Afgan koşucu Abdul Baser Wasiqi yine benzer şekilde yarış sırasında dizinden sakatlanmış; fakat yarışı bitirmek adına sekerek de olsa koşmaya (topallamaya) devam etmişti. Altın madalyayı kazanan sporcu yarışı bitirdiğinde henüz 25. kilometrede olan Wasiqi yarışı 4 saat 24 dakikada bitirebilmiş, bu nedenle stadyumdaki kapanış seremonisi hazırlıkları ertelenmiş, Wasiqi’nin olimpiyatların en yavaş maraton derecesiyle stadyuma girişinde ise binlerce kişi olimpiyat ruhunun bu şekilde hayata geçirilmesinden ötürü Afgan maratoncuyu ayakta alkışlamıştı. 

7. Sydney 2000’de Ekvatoral Gineli iki yüzücü resmi dereceleri olmamasına rağmen ülke kotasını kullanarak oyunlara katılmışlar; fakat ülkelerinde olimpik yüzme havuzunda antrenman yapma şanslarının olmaması ve sınırlı yetenekleri nedeniyle kötü performanslarıyla ön plana çıkmışlardı. Erkekler 100 metre serbest ilk seride yarışan Eric Moussambani yarıştaki diğeri ki yüzücünün hatalı çıkış yaparak elenmesi sonrası tek başına yarışmış, 200 metrecilerden dahi kötü bir derece yapmasına rağmen, ülke rekoru kırarak yarış birinciliği elde etmişti (100 metre dünya rekoru 47 saniye civarıydı). Eric Moussambani ilerleyen yıllarda derecesini 1 dakikanın altına düşürmeyi başarmıştı. 

Moussambani’nin vatandaşı Paula Barila Bolopa ise kadınlar 50 metre serbestte yarışmış, vatandaşına benzer şekilde yarışı 1 dakikadan uzun bir sürede bitirerek bu dalda olimpiyat tarihindeki en yavaş dereceyi elde etmişti. Yarış sonrası antrenörü Paula’nın yarışa başlarken yükseklik korkusu ve takozun yüksekliği nedeniyle zorlandığını ve sonrasında da yeterince hızlanamadığını belirtmişti. 

8. Ülke olarak olimpiyatlarla ilk bağımız 1908 Londra Olimpiyatları’na Osmanlı Devleti adına katılan jimnastikçi Aleko Mulos vasıtasıyla olurken, Mulos 96 sporcu arasında 67. olmuştu. 1896’daki ilk oyunlarda İzmir’de yaşayan bazı Yunan sporcuların yarıştığı bilinirken, bu sporcuların Yunanistan adına yarıştığı kayıtlarda yer almaktadır.  1912 Stockholm’de de iki atlet (Mıgırdiç Mıgıryan ve Vahram Papazyan)  Osmanlı Devleti’ni temsil ederlerken, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra ilk kez 1924’te olimpiyatlara katılan Türkiye, Paris’e 31 sporcuyla gitmiş fakat madalya kazanamamıştır. 

9. Antik çağdaki olimpiyatlarda kazananlara ödül olarak madalya yerine zeytin dalından yapılmış taçlar verilirken, ilk iki modern olimpiyatta da birinciye gümüş madalya, sertifika ve zeytin dalı, ikinciye ise bronz madalya verilmişti. Günümüzün madalya yapısı ise ilk olarak 1904 St.Louis olimpiyatları ile birlikte uygulanmaya başlamıştır. 

10. 1896’daki ilk modern olimpiyatlarda hiç kadın sporcu yer almazken, ilk kadın sporcular 1900 Paris Olimpiyatları ile birlikte mücadele etmeye başladılar. İsviçreli yelken sporcusu Hélène de Pourtalès 22 Mayıs 1900’deki yarışı kazanarak olimpiyat oyunlarında yarış kazanan ilk kadın sporcu olarak tarihe geçti. Türk kadın sporcuları ise ilk kez 1936 Berlin’de mücadele etmiş olup, Halet Çambel ve Suat Fetgeri Aşeni eskrimde yarışmışlardır. İlk madalyamız ise 1992 Barcelona’da judoda bronz madalya kazanan Hülya Şenyurt ile gelmiştir.

11. Son olarak da biraz “sanat” diyelim. Belki çoğu sporsever bilmez; fakat 1948’e kadar düzenlenen olimpiyatlarda (daha sonra sanatçılar profesyonel kabul edildiği için oyunlardan çıkarıldı) Sanat kategorileri de yer almaktaydı. Spordan ilham alacak şekilde, mimari, edebiyat, müzik, resim ve heykel dallarında düzenlenen yarışmalar sonunda alanında uzman jürinin verdiği karar sonucunda madalyalar sahiplerini buluyordu. A.B.D’li Walter Winans ve Macar Alfred Hajos ise hem spor hem de sanat yarışmalarında olimpiyat madalyası kazanmayı başarmış yegane sporculardı.  

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here